Eski halinden eser kalmadı!
Eski halinden eser kalmadı!
Eğirdir ve Beyşehir Gölü’nde kelimenin tam anlamıyla bir zamanlar balık kaynıyordu. Ancak, zaman içerisinde her iki gölünde adeta bağıra bağıra yok olmaya yüz tutması, göldeki canlı türlerini de yok etti. İddiaya göre 1970’li yıllarda Eğirdir ve Beyşehir Göllerinde yaklaşık 8 bin balıkçı faaliyet gösterirken, şu anda bu göllerde balıkçılık yapan sayısı 100 civarına geriledi. Balıkçı tekneleri ise çürümeye terk edildi.
Su Politikaları Derneği geçtiğimiz yılın Ekim ayında Türkiye’deki göllerde yaşanan kuraklığın boyutunu gözler önüne seren bir rapor yayınladı.
72 sayfalık raporda verilen bilgilere göre Türkiye'de bulunan 300'e yakın gölün yüzde 60'ı kurudu.
'Doğal Göllerimizin ve Sulak Alanlarımızın Durumu ve Acil Önlem İhtiyacı' başlıklı raporda Türkiye’nin bir zamanlar beşinci büyük tatlı su gölü olan Akşehir Gölü'nün tamamen kuruduğu ve Beyşehir Gölü’nün su seviyesinin 26 metreden 6 metreye, Eğirdir Gölü 14 metreden 5 metreye düştüğü belirtildi.
Raporda kuraklık tehlikesinde gelinen nokta, bazı göllerin yıllara göre geçirdikleri değişim gösterilerek anlatıldı. Buna göre bu göllerden biri de özellikle 2009 yılından bu yana bilim insanlarının dikkat çektiği Karataş Gölü. Göller Yöresi'nin önemli sulak alanlarından biri olan Karataş Gölü, o yıllarda uzmanların ‘gölü tamamen kaybedebiliriz’ uyarılarına rağmen bugün gelinen noktada tamamen kurudu.
Burdur Gölü, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Acıgöl’de kuruyan, kuraklıkla savaşan göllerden sadece birkaçı…
Kuraklık, beraberinde sudaki canlı türlerinin de yok olmasını beraberinde getiriyor.
8 BİN BALIKÇI VARDI
Türk Tabiatını Koruma Derneği Bilim Kurulu Danışmanı Hidrobiyolog Erol Kesici, “Eğirdir ve Beyşehir Gölleri bir zamanlar yörenin-ülkemizin doğal su ve su ürünleri kaynağı iken, son yıllarda gölde doğal balık türlerini bulmak adeta imkansızlaştı. Eğirdir ve Beyşehir Göl’lerinin doğal ekosisteminde daha çok sazan türlerinin çoğunluğunu oluşturduğu 10 dan fazla otçul tatlı su balıkları yaşamaktaydı. Bu göllerde kayıtlı balıkçı sayısı 8 bin civarında idi” dedi.
GÖLLERİN ADETA İÇİ BOŞALDI!
Kesici, “İstilacı türlerle, göllerin biyolojik çeşitliliği yok olurken, göllerin su kalitelerinde de olumsuz değişimler meydan agelmiş. Gerek Eğirdir gerekse, Beyşehir Gölü doğal göl olma özelliklerini kaybetmeye başlamıştır. Otçul balıklar olmayınca, göllerde aşırı bitki artışı aynı zamanda gölün kirlenmesine ve kurumasında da etkili olmuştur. Günümüzde bu göllerimizde gerçek balıkçı sayısı 100 civarındadır. Yıllar öncesi adeta balıkların “kaynadığı” göllerin içi adeta boşaldı. Aramakla, avlamakla doğal balık türleri yakalamak mümkün değil artık” ifadelerini kullandı.
ÇOCUKLUĞUMUZDA İLİSTİRLE BALIK TUTARDIK
Kesici, “Viktor Pietschmann tarafından ilk kez 1933yılında Eğirdir Gölü’nde tespit edilen Pseudophoxinus handlirschi (KAVİNNE-Gavinne ) Karadeniz Bölgesinin hamsisi neyse, bu yörenin hamsisi de kavinne idi. Avcılığı oldukça kolaydı. Çapari benzeri oltaların göle atılıp çekilmesi adeta aynı zamanda olur ve oltalarda salkım şeklinde gavinneler tutulurdu. O nedenle, yörede “atıve çekive” deyimi balık avcılığında yer almaktaydı. Kavinneler aynı zamanda son yıllarda bölgede turizmi ve yaşamı olumsuz etkileyen gün sinekleriyle beslenirdi. Kavinnelerin nesli tükenince yörede gün sineklerini popülasyonu giderek arttı. Yapılan kimyasal yöntemler hem çevreye hem de suya ciddi zararlar verildi. Tükenmedi.
Yöre halkının temel besini teşkil eden Kavinneler, gölde, balıklandırmadan önce o kadar çok fazlaydı ve kavinneler göl kıyısında göle daldırılan ilistirle- kapla bile tutmak mümkündü.” Dedi.
“DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN GÖLDEKİ BALIKTAN OLMAK!”
Açıklamalarında istilacı balıklandırmaya da değinen Kesici; “Yörede etçil balıkların göle bırakılmasıyla on binlerce ton balık tutma kapasitesine sahip olan göllerde bu verimliliğinin hiçbir ekonomik yararı kalmadı. Kısa sürede para kazanmak amacıyla göllere sudak aşılanmasıyla; iyi ve sürekli kazanç sağlayan gölün doğal balıklarından ve milyonlarca yıllık doğal kaynaktan adeta vazgeçerek, akılcı olmayan ve de gölün doğurganlığını yok eden istilacı balıklandırmayla, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan”, “altın yumurtlayan” tavuğun” kesilmesine neden olundu” görüşünü savundu.
GÖL BALIKLAR İÇİN AKVARYUMA DÖNÜŞTÜ
Ekosistemin yanlış su politikalarıyla çökertildiğini kaydeden Kesici, “Göllerin çok büyük olması, etçil-istilacı balıklarla mücadele edilmesini zorlaştırmaktadır. Yıllardır hala sürdürülen diğer balık türleri balıklandırmalar bu tür istilacılar için adeta yem yerine geçmekte ve kalanları da istilacı olarak göl ekosistemi adeta göçmüştür. Etçil istilacı türlerin ortamdan uzaklaştırılamaması nedeniyle; Eğirdir ve Beyşehir Göl’lerinde doğal balıklarının geri kazanılması olanaksızdır, göl; balık için akvaryuma, tarım için su-atık deposuna dönüştürülmüştür” dedi.
FESTİVALDEKİ DRAM!
Beyşehir Gölü’nde geçtiğimiz aylarda düzenlenen Olta Balıkçılığı Festivalini hatırlatan Kesici, “Geçtiğimiz aylarda; Beyşehir Gölü’nde “Olta Balıkçılığı Festivali” düzenlendi. Festivale Türkiye’nin 8 farklı ilinden Beyşehir’e gelen 100 olta tutkununun yarışmaya katıldığı bildirildi. İlk kez; saatler geçmesine rağmen geleneksel yarışmada bir tane bile balık tutulamaması şaşkınlıkla karşılanırken, balık tutamayan oltacılara teşekkür belgesi ve çekilişle kazananlara ödüller verildi. Tam bir dram, tutulan bir tane bile balık yok, teşekkür belgesi ve ödüller var!” diye konuştu.
İstilacı türlerin göldeki etkilerini anlatan Kesici, “İstilacı türler;b Göl ve havzasında su kalitesi, seviye ve bütçesinde, toprak kimyasında ciddi fiziksel ve kimyasal değişimlere neden olurlar.
Biyoistilaya, aynı alan içerisinde birbiriyle ilişkili tüm popülasyonların bütünsel (su-kara-hava) tür-ortam çeşitliğinin yok olmasına neden olmaktadırlar. Türlerin genetiklerini değiştirirler.
Sayılarının giderek artması sonucu diğer su canlılarının biyolojik çeşitliliği azaltarak, ekolojik dağılımlarına engel olurlar.
Ekokırıma neden olurlar. İstilacı türler yerleştikleri ortamın ekolojik özelliklerini değiştirirler) Eğirdir ve Beyşehir Göl’lerine aşılanan karnivor Sudak, Bu karnivor (etçil) balık, gölde yaşayan yerli sazangilleri üzerinde baskı kurarak 10 türün en az 4nün neslinin tükenmesine ve diğer türlerin popülasyonlarının da aşırı oranda azılmasına neden olmuştur. Eğirdir Gölü’nde 1970 yıllarda gölde balık türleri ve popülasyonun düşmesine neden olduğu bilinmesine ve çeşitli uyarılara rağmen bu türün Beyşehir vd. göllere aşılanması, doğal göllerimizin biyolojik olarak yok edilmesine neden olmuştur.
Balık kaynakları, turizm, kıyı sanayisi, diğer ticari aktivitelerin istilacı türler sebebiyle olumsuz etkilendiği durumlardır. Bu türlerin sebep oldukları zararlar yüzlerce milyon dolarlarla ifade edilmektedir. İstilacı türlerin kendi doğal habitatlarını değiştirip yeni habitatlara göç etmeleriyle Türkiye’nin yerel fauna ve florasında çeşitli değişikliklere neden olmuş ve olmaktadırlar. İstilacı türlerin zararlarını ortadan kaldırmanın tek başarılı yolu onların yeni ortamlara yayılmalarını durdurmaktır. Bu nedenle göllerde ve diğer yaşam ortamlarında insanların özellikle balıklandırma vb. biyolojik kontrol ve düzenlemelerden vazgeçmesi gerekmektedir. Çok tehlikeli. Çünkü en küçük bir hatanın bile geri dönüşü yoktur” iye konuştu. (Bora Tüfekli)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.